On beş senelik bir aranın ardından Chanel‘den gelen yepyeni bir koku; Gabrielle.
Geçtiğimiz hafta Temmuz ayının en yağmurlu gününde Gabrielle ile tanışmak için tutuyorum Beyoğlu Galerist’in yolunu. Coco Chanel’in ilham verici sözlerinin parkeleri ve duvarlarını süslediği odalardan geçerken önce parfümün sadece tasarımının beş yıl sürdüğü şişesinin dev bir modeli ile karşılaşıyorum. Bu çok etkileyici şişe tasarımı hem çok zarif ve yalın hem de şişenin tam ortasında yer alan logoya doğru giden bir yolculuğu andırıyor. Bu görsel algı bana kokunun da markanın tarihinde yatan kadının da aslında görünenden çok daha derin noktalara sahip olduğunu bir kez daha hissettiriyor.
Parfüm ile tanışmak için içerideki odaya geçtiğimizde duvarlarda aşağıdaki kolajda göreceğiniz çiçek görselleri ile karşılaşıyoruz. Parfümün notalarında yer alan bu beyaz çiçekleri önce kokluyor, sonra resimlerine bakarak tahmin etmeye çalışıyoruz. Kokuyu yaratan parfümör Olivier Polge, Gabrielle’in ylang ylang, yasemin (jasmin), portakal çiçeği (orange blossom), sümbülteber (tuberose) gibi çiçeklerin hepsini içinde barındıran bir soyut çiçekten oluştuğunu ifade ediyor. Bu kadar çiçek odaklı bir kokunun bu derece çarpıcı olması ise benim kalbimi onu ilk kokladığım anda çalıveriyor.
Kristen Stewart’ın yüzü olduğu Gabrielle’i Eylül ayından itibaren satın alabiliyor olacağız. Şimdiden ajandalarımıza not etmekte fayda var…