İlk üç günün dolu dolu geçen programının ardından Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul‘un dördüncü günü de birbirinden başarılı tasarımlar ile taçlanıyor.
“Modern samuray”
Doğay Can’ın Japon kültüründen ilham aldığı zarif, monokrom ve soğuk gri renkli koleksiyonu benim için günün favorilerinden. Tasarımcının yalın çizgisini, keskin hatlarını ve siyah bantlar ile oluşturduğu çarpıcı geçişleri çok beğendiğimi söylemeliyim.
“Masmavi bir soluk”
Şansım Adalı’nın markası Sudi Etuz ise bana mavi tonlarının ağırlıklı olduğu koleksiyonu ile adeta derin bir nefes aldırıyor. İlk bakışta Mehtap Elaidi ile Lug Von Siga arasında bir yerde gibi hissettiğim koleksiyon çarpıcı detayları ile farklılaşmayı başarıyor. İnceledikçe transparan hologram detayların göz alıcılığı ve sakin havaya kattığı kontrastı çok beğeniyorum. Kemer detayları ve abartılı kollar ise hayli göz alıcı. Çocuklarının oyuncaklarından, okyanustan ve deniz kabuklarından etkilenen tasarımcının bu ferah ve naif koleksiyonu beni gündemden, dünyadan, yorgunluktan, gürültüden, karmaşadan uzaklaştırıyor, dinginleştiriyor.
“Yalın ve doğal”
Uzun zamandır gitmek istediğim lokasyonların ilk sıralarında yer alan Karadeniz, sevgili Özlem Kaya’nın son koleksiyonunun ilham kaynağı. Özlem Kaya’nın tasarımlarındaki naiflik ve ustalıkla işlediği yalın kalıplarının sürprizli desenlerle birleşimi hayli heyecan verici. Naturel tonlar ve yeşil-mavi geçişler Karadeniz’in doğasına selam verir nitelikte.
“Giyilebilir sanat deneyimi”
Gelelim MBFWI kapsamında, hatta bugüne kadar katıldığım tüm moda haftaları arasında gördüğüm en etkileyici sunumlardan birine… Başak Cankeş‘in sanat ve modayı üç sezondur layıkıyla biraraya getirdiği markası Bashaques bu kez sürrealizmi Türk kültürüne Dali üzerinden uyarlıyor. Salvador Dali üzerinden minyatür sanatını deneyimleyen Başak, Dali’nin hayat arkadaşı ve en büyük aşkı Gala’nın hareme girişini hayal ederek bizi kokusu ile büyüleyen sergi ortamında bambaşka bir boyuta götürüyor. Gülçiçek Kimya bu sunum için öyle özel bir koku hazırlamış ki, üst notalarındaki bergamot, limon gibi turunçgillerle ve karanfil, hindistan cevizi, safran gibi baharatlarla, dip notalarındaki sedir ağacı ve vetiverin kokusunu içinize çektiğinizde Harem’in olası kokusu kesinlikle böyle olmalıydı dedirtiyor. Öyle mistik ve öyle feminen…
Ekin Bernay’ın koreografisi ile Begüm Canbulatoğlu’nun modern dans performansını hayranlıkla izlerken bir yandan da her biri haremin farklı bir odasını simgeleyen bölmelerin içinde yer alan 10 mankenin üzerinde sergilenen koleksiyonu ve geleneksel Türk yorganlarının üzerinde sergilenen tabloları yakından incelemek için heyecandan sabırsızlanıyorum. Her bir detayını gerçek bir sanat eseri gibi dakikalarca izlemek isteyeceğiniz koleksiyondaki uzun kollar Dali’nin La persistencia de la memoria (Eriyen Saatler) olarak bilinen eserinden ilham alıyor. Ayakkabılar ise koleksiyonun ruhuna yakışacak şekilde tasarlanmış ve nakkaşlar tarafından özel olarak tasarlanan Osmanlı hamam takunyalarından oluşuyor.
Bu ilham verici koleksiyon ve eşsiz deneyimin büyüsünü yazarken hala aynı o andaki gibi yaşıyorum.